Uyarı: R. Daha çok anlamaya çalışınca, daha akıllı olabilirsin. Sana da olur mu öyle sevgili okur? Dizüstü bilgisayardan müzik dinlerken, bir şeyler yazıyorsan, aşağıdan aşağıdan kendi müziğini yapan hoparlör sayesinde iki müzik dinlersin, inanır mısın hem de aynı anda. Birincisi senin çaldığın –artık youtube’dan bir şeyler olur, spotify’da bir başgann listesi olur, senin tercihin. İkincisi hissettiğin, var oluşun sesi tarzı bir şey. Gayet tabi bir şekilde, günlük hayatındaki kirlilik gereği, filtrelediğin pek çok güzel şey, mesela inşaat sesleri, gibi bunlar da senin için hiç var olmayabilirler. Keyfine bakarsın.
devamı
Kaybolmuş hissediyorsun değil mi? Sabahın köründe kalk işe gel, tüm gün koştur, gece geç vakitte eve git. Birşeyler ye, abuk subuk TV programlarına göz atarken uyuyakal. Her gün aynı döngü, sonra bir gün 6 aydır kendine hiç vakit ayırmadığını fark et. Dışarı çıkıp birlikte birşeyler yapmak için birilerini aradığında herkesin kendi hayatıyla çok meşgul olduğu gerçeği ile yüzleş. Kaybolmuşluğun yanında bir de yalnız hisset. Sonra yine birgün neden, ne uğruna bu kadar çok çalıştığını sor kendine ama cevap bulama. Sonra motive olmakta zorlanmaya başla vs…
devamı
Uyarı. Bazıları Maserati, bazıları Kezban sever. Doğrudan konuya gireceğim. Modern Türk sanatında değilse de, pop kültüründe ‘Kezban’ diye tanımlanan kadın tipi, ‘piç’ diye tanımlanan erkek tipiyle aslında aynı. İşin ilginç tarafı da, kızlı erkekli konuşmalarda ilki eleştiriliyorken ikincisi yere göğe sığmıyor. Güçlü olana duyulan hayranlıktan bahsetmeyeceğim. İnsani ilişkilerimizde seviyesi yerlerde olan nezaket de başka bir yazının konusu olabilir.
devamı
Uyarı. Her şeyin aşırısı zarar. Değerli başgann, bir ilişkinin başında, ki Emily buna ‘bağ kurmak’ diyor ve biz ne demek ki o deyip ‘bağlantı kurmak’ diye çeviriyoruz, abartı tavırlar ve olasılıkla da beklentiler içine girip, diğer tarafı zor durumda bırakmaya bayılıyoruz. Oh, cümle bitti de, ki ikisi de ayrı yazılır, rahat ettik ne diyeceğimi unutmadan. Neyse, sen yine bildiğin gibi takıl, hatalardan ders almakta zorlanıyoruz. Niye böyle? Okulda biraz pasif olduğumuzdan galiba. Ders dediğinde sınıfta bir sıraya oturup, televizyon gibi tahtayı izliyoruz. On sene kadar!
devamı